Dil ve düşünce arasındaki ilişki
Dilin sadece dilbilim ve çeviri gibi özel disiplinler için gerekli olmadığının farkında değil, aynı zamanda tüm formlarında insanlık tecrübesi ve uygarlığın özü olduğunun farkındayız. Bu, kültürlerimizin ve sosyal yaşamımızın doğal bir parçasıdır, gülleri koklamak için değil, dilin gerçekte ne olduğunu, bunun etkilerini ve etkilerini ve bu yazı için daha önemlisi göz önünde bulundurmaya değer. bizim düşünce sürecimizle ve gerçekliğin yorumuyla nasıl ilişkili olduğu.
Dil ve düşünce arasındaki ilişki, geçtiğimiz yüzyılda birçok araştırmacının odak noktası olmuştur ve bugünlerde tartışmaya açıktır. Birçoğu tartışmaya bir tavuk yumurtası durumu olarak atıfta bulundu; bu iki işlemden hangisinin diğerini belirlediğinin ünlü olmasının imkansızlığına işaret ediyor. Dil ve düşünce arasındaki ilişki nedir? Dil bilişsel süreçlerimizi şekillendiriyor mu, karşılıklı bir etkiden mi bahsediyoruz? Evrensel bir dil sistemi var mı veya dil tamamen göreceli mi?
İletişimsel bir bakış açısına göre, dil, insanları paylaşırken bir araya getirme ve kavrama başarısızlığı durumunda engeller yaratma dualitesine sahiptir. Bu dualite, ismin etimolojisinin kendisinin önerdiği gibi (enine çeviri, asıl olarak taşıma anlamına gelen çeviri anlamına gelir), dil engellerini ortadan kaldırmak ve insanların kendi aralarında iletişim kurabilmelerini sağlamaktır. evrensel olmayan hedef dilleri kullanarak. Dilsel çeşitlilik söz konusu olduğunda, iki düşünce okulu akla geliyor:
– Sadece tüm dillerin içine aldığı gelenekler ve bilgiler ile değil, aynı zamanda yansıttıkları düşünce kalıpları ve yorumlarının çeşitliliği nedeniyle, onu insan toplumu için faydalı olarak kabul eden ve korunmasını etnik, kültürel ve biyolojik çeşitliliğin yanı sıra koruyanlar. Örneğin, zaman farklı kültür ve dillere göre, soldan sağa, önden arkaya veya önden öne doğru hareket ederken doğrusal, dairesel veya döngüsel, sabit veya sürekli olarak algılanabilir; Batılı kültürler zamanı daha küçük birimlerde bölümlere ayırma eğilimindedir ve buna zamanın döngüsel olarak göründüğü kültürlerde, zaman harcanmaması gereken değerli bir varlık (zaman, para, zaman kaybıdır) dakikalar veya saatler gibi küçük birimlere bölünmez, ancak örneğin Masai kültüründe yağış döngüsüyle anlatılır (zamanın kültürlerarası algıları hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız bu makaleye bakın). Bu açıdan çok dilli olmak bize sadece farklı kültürlere değil, aynı zamanda farklı “gerçeklik” algılarına da erişebilmemizi sağlayacaktır.